top of page

Türk Asrı’nın Eşiğinde: Liderimizin Vizyonu, Cumhurbaşkanımızın Kararlılığı ve Tarihin Akışı

  • Yazarın fotoğrafı: buraktatli24
    buraktatli24
  • 12 May
  • 4 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 13 May



Türk Asrı vizyonu, Türkiye’yi stratejik hedeflerine taşıyan tarihî bir yürüyüşü temsil ediyor. Devlet aklı, jeopolitik denge ve milli iradeyle yeni yüzyılın eşiğindeyiz.
Türk Asrı vizyonu, Türkiye’yi stratejik hedeflerine taşıyan tarihî bir yürüyüşü temsil ediyor. Devlet aklı, jeopolitik denge ve milli iradeyle yeni yüzyılın eşiğindeyiz.

Türkiye, yakın tarihinin en stratejik dönemlerinden birini yaşıyor. Terör örgütü PKK’nın silah bırakması ve kendini feshetmesi, sadece bir terör yapılanmasının çöküşü değil; Türk devlet aklının, askeri gücünün ve siyasi liderliğinin ortak zaferidir.

Bu zaferi doğru okumak, yalnızca bugünü değil, geleceği anlamak açısından elzemdir.



Liderimiz Devlet Bahçeli: “Önce Ülkem ve Milletim, Sonra Partim ve Ben”

Sürecin merkezinde duran, Türk milletinin vicdanını temsil eden bir irade var: Liderimiz Devlet Bahçeli.

Sayın Bahçeli, siyaset sahnesindeki duruşunu bir cümleyle özetlemiştir:

“Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben.”

Bu söz, sadece bir siyasi ahlak bildirgesi değil, aynı zamanda devlet-millet sadakatinin özetidir.

Liderimiz bu ilkeyi yalnızca söylemekle kalmamış, devletin ve milletin bekasını ilgilendiren her meselede bizzat hayata geçirmiştir. Terörle mücadele sürecinde gösterdiği dirayet, bu topraklarda yaşayan her bireyin güvenliğini önceleyen bir siyaset anlayışının en belirgin örneğidir.

Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli, bu sürecin sadece destekçisi değil, aynı zamanda lokomotifidir. Gösterdiği öncülük sayesinde toplumda büyük bir güven ortamı oluşmuş, milletin tüm kesimleri ortak kararlılıkla bu süreci sahiplenmiştir. Devlet aklını önceleyen bu duruş, siyasi riskleri göze alarak ortaya konmuştur.

Öyle ki Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli, siyasetin dar hesaplarına sığınmadan, koltuk endişesi gütmeden, “önce ülkem ve milletim” anlayışını yaşayan ve yaşatan bir lider olarak tarihe geçmiştir.

Buna karşılık, CHP, Zafer Partisi ve İYİ Parti gibi yapılar, kendi eylem ve ittifak pratikleriyle “önce ben, sonra partim” anlayışını benimsediklerini açıkça ortaya koymuşlardır. Millî meselelerde bile şahsi ikbal ve koltuk pazarlıkları öne geçmiş, milletin değerleri bu hesaplara kurban edilmiştir.



Cumhurbaşkanımız Erdoğan: PKK’yı Sahada Yenen Kararlı Mücadele

Özellikle 2016’dan sonra Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde yürütülen askeri stratejiler, Türkiye’yi savunmadan saldırıya geçen bir güvenlik doktrinine kavuşturmuştur.

Sahadaki Kritik Harekâtlar:

  • Fırat Kalkanı (2016)

  • Zeytin Dalı (2018)

  • Barış Pınarı (2019)

  • Pençe Harekâtları Serisi (2019-2025)

Cumhurbaşkanımız, bu süreçte sadece sınırlarda değil, terörün merkezinde mücadele yürütmüştür. PKK’nın lider kadrosu etkisiz hale getirilmiş, sınır ötesinde barınma kabiliyeti yok edilmiştir.

Bugün örgütün kendini feshetmesi, bu kararlı askeri mücadelenin doğrudan sonucudur.



Tarihî Derinlik: Yavuz Sultan Selim ve Ortadoğu

Yavuz Sultan Selim Han, 1514 Çaldıran Zaferi öncesinde Kürt beyleriyle anlaşma yaparak, hem doğuda birlik sağlamış hem de Osmanlı’nın Ortadoğu’ya girişinde bir milat olmuştur. Bu birlik, Türk hâkimiyetinin yüzyıllar boyu süreceği bir düzeni başlatmıştır.

Bugün bu tarihten beslenen kararlılık, terör belasını tarihe gömme noktasına gelmiştir. Bu gelişmeler aynı zamanda "Türk Asrı" vizyonunun da ayak sesidir.



Yaklaşan 3. Dünya Savaşı Eşiğinde: Türkiye Stratejik Bir Eşik Aştı

Küresel gerilimler artmaktadır. Orta Doğu’da, Avrupa’da ve Asya-Pasifik’te bloklar yeniden dizilmekte.

Bu noktada Türkiye:

  • Terör belasını bitirerek iç cephesini tahkim etmiş,

  • Türk Devletleri Teşkilatı gibi yapılarla Avrasya'da yeni bir merkez olmuş,

  • Yerli savunma sanayiyle caydırıcılığını artırmıştır.

Bu nedenle artık söylediğimiz gibi:

"Bir çağ başlıyor: Türk Asrı."


Atatürk ve Hain Damat Ferit: Tarihsel Kıyas ve Günümüzdeki Yansımalar

Bugün bazı kesimler, "biz de barış istedik, hain ilan edildik" diyerek kıyas yapma cesaretinde bulunuyor. Bu söylemin kökeni, geçmişte terörle doğrudan ya da dolaylı temas kurduklarında kamuoyunun gösterdiği tepki karşısında düştükleri savunma refleksidir. 'Biz görüşünce hain, siz görüşünce devlet adamı oluyorsunuz' iddiası, esasen meşruiyet üretme çabasının bir ürünüdür. Oysa bu kıyas, tarihi örnekler ışığında hem ahlaken hem de siyaseten tutarsızdır. Gerçek olan şudur: kiminle, ne zaman, neyi müzakere ettiğiniz kadar, bunu hangi şartlarda, hangi güç konumunda ve hangi millet menfaati için yaptığınız da belirleyicidir. Şimdi tarihi örnekleri yan yana koyalım:

  • Mustafa Kemal Atatürk, savaşı kazandıktan sonra emperyalistlerle masaya oturdu. Onurlu bir duruşla, müzakereyi millet adına ve bağımsızlık temelinde yönetti.

  • Hain Damat Ferit Paşa ise işgal altındaki İstanbul'da şahsi ikbali için işgalcilerle pazarlık yaptı, Kuvayı Milliye'yi hedef aldı. Millete karşı, mandayla kol kola yürüdü.

Bugün, PKK'nın siyasal uzantısıyla gizli-açık ittifak yapan, seçim öncesi 'kent uzlaşısı' adı altında belediyelerde kadro ve etki pazarlıkları yapan, ikinci turda Ümit Özdağ gibi isimlerle ayrı ayrı protokoller imzalayarak terörle mücadele gibi en hassas konuları siyasi pazarlık malzemesi hâline getirenlerin durduğu yer ortadadır. Bu, milletin iradesini değil; şahsi ikbal ve seçim kazanma uğruna devletin kırmızı çizgilerini yok sayan bir anlayıştır. Bu yönüyle Damat Ferit Paşa'nın işgalciyle masa kurup millete karşı iş tutmasından farksızdır. Tarih, bu farkı affetmez.



Samimiyetin İflası: DEM’le Anlaşanlar, Bugün Terörsüz Türkiye’yi Sabote Etmeye Çalışıyor

2023 seçimleri öncesinde CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu DEM Parti ile görüşmeler yürüttü. "Kent uzlaşısı" denilen bu süzme ittifak, aslında terör uzantılarıyla siyasi alanda kurulan bir zemindi.

Bu yeterince büyük bir çelişkiyken, ikinci tur seçimlerde Kılıçdaroğlu ile gizli bir protokol yapan Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ, o masaya oturdu.

DEM'le görüşenle protokol yapan aynı isimdi. Bu, milliyetçilik söylemiyle koltuk hesabı yapan siyaset anlayışının çıplak halidir.

Müsavat Dervişoğlu—DEM Temasları: Ne Değişti?

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu’nun DEM eş genel başkanlarıyla verdiği samimi pozlar, bir ilkesizlik tablosudur.

Terörsüz Türkiye gündemini aleyhine faaliyetler yürüten iyi parti güruhu; Milliyetçiliği ağızlarına sakız yapıp gerektiğinde tüküren zavallı ve ilkesiz bir siyaset tarzını temsil etmektedir.

"Bizim Sayemizde Oturuyorsunuz" diyen HDP'li Vekili Unutmasınlar!

2019 yılında HDP'li Fatma Kurtulan, "İYİ Parti, size söylüyorum: Size rağmen, içinde bulunduğunuz ittifaka, HDP ve PKK'ye içinde gönül vermişlerin de olduğu insanlar oy verdi. Şu an koltuklarınızda HDP'nin oylarıyla oturuyorsunuz" diye seslenmişti.

Milletin Kararı Açıktır

Tarihin önünde hangi duruşun yer bulacağı bellidir:

  • PKK'yı sahada bitiren irade mi,

  • Yıllar boyu terör uzantılarıyla iş tutup sonra kendini unutturmaya çalışanlar mı?

Biz Atatürk'ün izindeyiz. Liderimiz Devlet Bahçeli’nin sözüyle hareket ediyoruz: “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben.” diyoruz!

Türkiye, terörle yaşamaya mecbur değil; terörü tarihe gömmeye kararlıdır.

Bu bir iktidar değil, bir irade ve vicdan meselesidir.

Son Söz...

Bugün PKK sahada mağlup olduysa,

  • Bu liderimiz Devlet Bahçeli’nin ilkesel duruşunun,

  • Ve Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın askeri ve siyasi kararlılığının eseridir.

Bu birliktelik; tarihten aldığı ilhamla bugünü anlamış, geleceği ise Türk milletinin elleriyle inşa etmeye başlamıştır.

Türk milleti artık terörle yaşamaya değil, Terörü tarihe gömmeye yeminlidir. Ve bu yemin Türk Asrı’nın başlangıcıdır.

Allah Türk'ü, Türk tüm mazlumları korusun

 
 
 

コメント


İletişim

Mesajınız için teşekkürler

© 2035 by Train of Thoughts. Powered and secured by Wix

bottom of page